-
1 فرق
Iفَرَّقَ1. açmakAnlamı: birbirini ayırmak2. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak3. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek4. dağılmakAnlamı: değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek5. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak6. ayırmak7. dağıtmakAnlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmakIIفَرَق1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. havilAnlamı: hevl, korku4. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku5. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku6. korku7. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı8. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş9. seherAnlamı: tan ağartısı, gün doğmadan önceki zaman10. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku11. sabahAnlamı: günün başlangıcıفَرُقyüreksizAnlamı: korkak, tabansızIVفَرِق1. yüreksizAnlamı: korkak, tabansız2. korkakVفَرِقَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmekVIفَرْق1. uçurumAnlamı: büyük fark2. ihtilâfAnlamı: ayrılık, anlaşmazlık3. çeşitlilikAnlamı: çeşidi çok olma durumu4. terslikAnlamı: ters olma durumu5. oransızlıkAnlamı: oransız olma durumu6. bağdaşmazlıkAnlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik7. ayrımAnlamı: benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark8. tenakuzAnlamı: çelişki9. farkAnlamı: başkalık, ayrım10. eşitsizlikAnlamı: eşit olmama durumu, müsavatsızlık11. uyuşmazlıkAnlamı: uyuşmama durumu12. anlaşmazlıkAnlamı: amaç ve düşünce ayrılığı, uyuşmazlık, ihtilâf13. kontrastAnlamı: karşıtlık, zıtlık14. ayrılıkAnlamı: ayrı olma durumu, birinden uzak düşmeفِرْق1. bazıAnlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit2. seksiyonAnlamı: bölüm3. fırkaAnlamı: insan topluluğu4. grup5. ekipAnlamı: takım, zümre6. hisseAnlamı: pay, nasip7. kaderAnlamı: alın yazısı, yazgı8. fasılAnlamı: bölüm, kısım9. sürüAnlamı: evcil hayvanlar topluluğu10. birtakımAnlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır11. takımAnlamı: topluluk12. cüz13. bölüm -
2 différence
n fdistinction fark [faɾk]◊Il y a une grande différence entre ces deux produits. — Bu iki ürün arasında büyük fark var.
♦ faire la différence entre fark gözetmek -
3 vast difference
dünya kadar fark, çok büyük fark -
4 vast difference
dünya kadar fark, çok büyük fark -
5 wide difference
n. büyük fark -
6 wide difference
n. büyük fark -
7 فارق
فَارِق1. uçurumAnlamı: büyük fark2. oransızlıkAnlamı: oransız olma durumu3. terslikAnlamı: ters olma durumu4. ihtilâfAnlamı: ayrılık, anlaşmazlık5. çeşitlilikAnlamı: çeşidi çok olma durumu6. bağdaşmazlıkAnlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik -
8 Abstand
Abstand m <Abstands; ÷e> uzaklık, mesafe; (Zwischenraum) ara(lık), açıklık; zeitlich müddet, fasıla;Abstand halten mesafe bırakmak;in regelmäßigen Abständen düzenli ara(lık)larla;fig mit Abstand büyük farkla;mit Abstand besser sein -e fark yapmak/atmak;mit Abstand gewinnen farkla kazanmak;von etwas Abstand nehmen bş-den vazgeçmek -
9 himmelweit
himmelweit adj çok büyük; fersah fersah; dağlar kadar;es ist ein himmelweiter Unterschied zwischen … ile … arasında yerden göğe kadar fark var -
10 merklich
fark edilir; ( fühlbar) hissedilir, duyulur; ( beträchtlich) oldukça çok [o büyük], büyükçe, hatırı sayılır -
11 écart
n m1 distance uzaklık2 fark [faɾk]3 à l'écart uzakta4 faire le grand écart balette uyluklar yere gelecek kadar bacaklarını açmak
См. также в других словарях:
aralarında dağlar kadar fark olmak — aralarında her yönden büyük ayrılıklar bulunmak, benzer nitelikler çok az olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kültür uçurumu — is. Kültürler arasındaki büyük fark Batı ile aramızda ne geniş bir kültür uçurumu bulunduğunu yeniden fark ettim. R. Erduran … Çağatay Osmanlı Sözlük
Keremcem — [[Archivo:thumb|720 × 540||220px]] Datos generales Nombre real Keremcem Dürük Nacimiento 28 intervalo de de 1977 Origen … Wikipedia Español
uçurum — is. 1) Dik ve derin yamaç Üç arkadaş, arabanın gidebileceği bütün köyleri, dereleri, uçurumları aradılar. A. Gündüz 2) mec. Felaketli sonuç Bir gün bencileyin, bir uçuruma yuvarlanırsanız artık her şey burada bitti, sanmayınız. M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumruk — is., ğu 1) Parmakların kapanmasıyla elin aldığı biçim Dişlerini kilitleyerek iki yumruğunu havada salladı. P. Safa 2) Elin bu biçimiyle yapılan vuruş Bir karış mesafeden inecek yumrukla, bir metre mesafeden çakılacak yumruğun tesirleri arasında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Mustafa Kemal Atatürk — Atatürk redirects here. For other uses, see Atatürk (disambiguation). Mustafa Kemal Atatürk … Wikipedia
Munzur Valley National Park — Munzur Vadisi Milli Parkı IUCN Category II (National Park) Landscape at … Wikipedia
Abdurrahman Nafiz Gürman — 1319 P. 5[1] Born December 0, 1882(1882 12 00 … Wikipedia
bıçaksırtı — is. Çok az fark, çok yakın aralık Büyük bir maharetle kurulan pusuya düşmeme bıçaksırtı kalmıştı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak — is., ğı 1) Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar Bırakın ortağıma bir telefon edeyim. H. Taner 2) Kuma Kendi üstüne bir ortağın getirilmesi Emeti nin pek ziyade gücüne gitmişti. E. E.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstelik — zf., ği 1) Ayrıca, bir de, bundan başka Üstelik bu sene dimağımda büyük bir yorgunluk duyuyorum. A. Ş. Hisar 2) sf. Güçlü, kuvvetli, sağlam Benim sesim ondan daha üsteliktir! O. C. Kaygılı 3) is. Üste verilen şey, fark Saatimi bu kalemle… … Çağatay Osmanlı Sözlük